3 Mart 2009 Salı

DEPRESYON GÜNLERİNDE AŞK



Neredeyse üç aydır yazamıyorum sevgili bloğum. Ühühüh! Zaten hoş neredeyse iki aydır saçımı da taramıyorum, işe bak ki doğru düzgün yemek de yemiyorum, gülemiyorum, ağlağım, kitaplara gömüldüm, alemi seyre daldım, EMO oldum adeta. Deli gibi üniversite yıllarımı özlüyorum, sonracıma işe güce kafa atıp tekrar ÖSS’ye girip (hoş adı hala ÖSS mi o lanet sınavın, malum köprü altından çook sular akmış durumda…) tekrar bir lisans programı okumak gibi saçma ve çılgın fikirler kafamda koro halinde dile geliyor ve en kötüsü de U-YU-YA-MI-YO-RUM!

Eşin dostun resmen zorlamasıyla ve hatta oldu bittisiyle kendimi bir klinikte doktorun karşısında buluverdim! Aslında doktora gitmekte direnen tiplerden değilim ama bunun depresyon olduğuna inanasım gelmedi nedense.

Deneyimimden yola çıkarak söyleyebilirim ki, bazı insanlarda depresyon kesinlikle yaratıcılığı ve üretkenliği körüklüyor! Öyküler mi yazmadım, beste mi yapmadım, kitapları mı kana kana içmedim, oh neler neler! Peki uyuyamayıp sabah da yataktan kalkamamanın günlük hayata faturası? Dedim kendi kendime “Bebeğim, davran ve en azından şu uykusuzluk illetine bir medikal çare ara!”

Güya ilaç isteyeceğim ha, muayenehane kapısından girer girmez koyverdim kendimi, adeta anime karakterleri gibi neredeyse ağzımı yaya yaya iğrenç bir şekilde ağlıyorum, adamcağız da mendil yetiştiriyor.

Bu arada bu durumun neredeyse travmatik bir nedeni var ancak paylaşamiyciim. Lakin baş edemedik işte.Ben süreçten haber vereyim en iyisi, doktorumuz dinledi, dinledi, alkol var mı dedi (sosyal içiciyim şükür), öncesinde geçirdin mi dedi, “evet” dedim. Ve abuk bir şekilde fark ettim ki ikidir başıma geliyor ve birincisi ciddi bir kilo kaybından sonra (28 kilocuk kadar!) 2002 ekonomik kriz dönemine denk gelmişti!

Sanıyorum ki doktor müdahalesinin şöyle bir etkisi var insanın olayları bir akış sürecinde tepeden bakarak ele almasını sağlıyor! Belirttiğim gibi bu seferki kısmen travmatik bir nedene dayansa da ekonomik kriz depresif yapıyor beni!!!

E ne var bunda hepimizi yapıyor diyeceksiniz, şuraya dikkati çekmek isterim ki, 2002’de üniversitedeydim, ailemin krizde batma tehlikesi olan işletmeleri yok çok şükür, anne baba emekli, tek çocuğum, kısacası öğrenci olarak belki de en altı kuru keyfi yerinde diye tabir edeceğimiz kesime dahilim, ama etrafta, arkadaşlarımın, çevremin öyle travmatik iflas, aile kavgası, boşanma hikayeleri dinlemiştim ki cebimdeki üç kuruştan bile kendimi sorumlu tutuyordum adeta.

Şu anda da bir işletmem var ve finansal gücü sağlam sayılır, sorumluluğu bende değil ama çalmayan telefonlar, aranan müşterilerden terslemeler ve iflas hikayeleri, sokakta artan üstü başı düzgün dilenciler, tüm bunlara karşı kömür-beyaz eşya yardımlarıyla bastırılmaya çalışılan sosyal katastrof beni de herkes gibi daraltıyor. Üstelik nedenlerini bile bile sisteme katlanmak ve bir şey yapamamak, kitapçıda adeta saldırıya uğrayan Das Kapital hikayelerini duymak insanı sinirli bir şekilde gülümsetip, çene titretiyor.

Ben de geleceğimi görmüyorum şu anda, Cemo işten umutsuz geliyor, onun yükü benden ağır, yükünü alamıyorum gibi geliyor, ailemize yeni bir birey katma kararı ertelenip rafa kalkıyor, kuyunun dibi görünmüyor.
Daralttım değil mi? Neyse doktor çaresiz ilacı dayadı ama mutlaka psikolog desteği ile halledeceğimizi uyuşmama izin vermeyeceğimi söyledi (güya).

İlaçlar, Efexor 150 mg, Xanax…Şu anda bitki gibiyim, ama kısmen mutlu, salak bir sırıtışla ortalıkta gezen bir bitki, sabah saat alarm çalınca “amaaaan boşver” deyip diğer tarafa dönüp tatlı uykusuna saat 13:00’lere kadar devam eden, boyuna su içen, zayıflıktan ağzı büyümüş, takribi 12 senedir ön tarafta bulunan göbeği neredeyse tamamen erimiş, çok da adeti olmadığı halde tırnaklarına her gün acayip renklerde oje sürüp ellerine bakıp bakıp “eheheheh” diye gülen, ağır hareket eden, evi en son öğrenciliğinde bu kadar dağılmış, hiç mi hiç ağlamayan ve maalesef pek de yazamayan bir bitki! Üretkenlik mi, yazmak mı? "Kafa dağıtmak lazım" mottosunu istemsiz bir şekilde kendime şiar edinmiş durumda saatlerce amaçsızca sözlükte gezinip, resmen gerizekalılar için üretilmiş bir oyunda skor yapmak için saatlerce mouse tutan elimi felce uğratma girişimlerindeyim! En büyük üretkenliğim bu, evet, oyunu da bitirdim hohooyt!:) "Recep İvedik 2" ye bile gittim dersem durumun vehametini sanırım anlatmış olurum. Yine de direniyorum, önümüzdeki günlerde böyle yazmayacağıma inanmak istiyorum! Doktorun dediğine göre bu durum bir aya kadar düzelip normale dönermiş.

Sözlüğe katılma yalan oldu ya şimdilik, depresyon başlığını altına tanım bir dost sohbetinde nasılsın sorusuna verdiğim cevapla yine kendimden geliyor:

“Abi, baharın gelmesine sevinip, taze fasulye ve cacık kokusunu, balkonda rakı- kavun kokusunu, Ege’ye gitmeyi özlemeyi özledim biliyor musun?”

By Tiftik.